5/02/2017

Cinayet

Onca zamandır, içimde bana acı veren bir özlem duyuyordum. Gençlik yıllarımı tatlı bir huzur ve mutlulukla geçirdiğim başkentin özlemiydi bu. Fakülte yıllarım burada geçmişti. Dostlarımla en güzel anları burada yaşamış ve bu şehre ait hissetmiştim kendimi. Hatırlıyorum da, kaldığım apartman dairesinin karşısında sevimli, havuzlu bir bahçe vardı. Her şeyden sıkılıp bu inziva yerine çekilir, kendimce düşüncelere dalardım. Bahçe çok bakımsız olurdu genellikle. İlgilenen olmadığı için bu yeri bana özel sanırdım. Özellikle ölü yapraklarla örtülü küçük havuz dikkatimi çekerdi. Kımıltısız havuza bakarken tam da bu noktada zamanın durduğunu düşünürdüm.

Özlemim artık dayanılmaz bir noktaya gelince ilk fırsatta bu şehre gittim. Havuzlu bahçe hala yerinde mi diye merak ediyordum. Aradan pek çok zaman geçmişti ama hemen hemen her şey aynıydı. Bahçe de aynı şekilde zamandan kopukmuş gibi, hayatın dışında kendi sükûnetiyle duruyor, havuzun üzeri de eskiden olduğu gibi ölü ve kımıltısız yapraklardan görünmüyordu. Eskiden severek yaptığım gibi yüzümü suda seyretmek ve suya vuran yansımamı görmek için havuzun kenarına oturdum, elime geçirdiğim kırık bir dalla yaprakları araladım ve durgun suda kendimi seyre daldım. Biraz sonra sudaki yansımamın yanında benimkine çok benzeyen başka bir yansıma gördüğümü fark ettim. Birden dönünce yanımda birinin oturduğunu ve havuzda kendini seyrettiğini gördüm. Havuzdaki yansımalara bir daha bakınca tüylerim diken diken oldu: Adamın suya vuran yansısı, benim yedi yıl önce suya yansıyan yüzümün aynısıydı.

Yedi yıl önceki benimi tanıdığım gibi o da şimdiki benimi tanımıştı. Ben bu şehri terk edip gittiğimden beri bu havuzlu bahçede beni beklemiş, yalnızlık ve umutsuzlukla geçen yedi yılın ardından beni görünce mutlu olmuştu. İlk başlarda iki yakın dost gibi oturup ikimizin de çok iyi bildiği şeylerden konuştuk. Ona hayatımdan, yaşantımdan bahsettim. Birlikte birkaç gün geçirdik. Şehrin sevdiğimiz sokaklarını, mahallelerini gezdik. Güzel hatıraların sohbetiyle geçen bu günlerden sonra artık konuşacak bir şeyimizin kalmadığı korkusu ikimizi de sarmıştı. Onda çok yapmacık bulduğum bitmez bir duygusallık ve hayatın gerçeğini tam anlayamamış bir hal vardı. Ben hayatımın sıkıntılarını anlatırken o bunları umursamıyor, kendince birkaç saçma düşünceye kapılmış gidiyordu. Ortak yaşantımızın anıları tükendikçe ondan soğumaya başladığımı hissettim. Benim tahammül edemeyeceğim kadar melankolik bir ruhla kendini hislerinin tuzağına kaptırmıştı. Günlerce onun kuruntularını görmekten, zavallılıklarını dinlemekten başka bir şey yapmıyordum.

En sonunda ona, artık gitmem gerektiğini söyledim. Kaşlarını çatarak bir anda koluma yapışıp ağlamaya başladı. Bana yalvarıyordu. Yedi yıldır bana kavuşma arzusuyla burada, bu tenha bahçede beklediğini söyleyip kalmamı istiyordu. Kararlılığını görünce ondan kurtulmanın kolay olmayacağını fark ettim. Ona haksızlık ettiğimi düşünüyordum. Sonuçta benim yedi yıl önceki halimdi. Onu bir zamanlar yaşamıştım. Ama bütün bunlar bana gülünç geliyordu. Ben zamanla kendimi geliştirmiş ve yeni ufuklar edinmişken o burada bütün varlığıyla tutsak yaşamıştı. Ona acıyordum. Bütün gücümle sahiplenmeye çalışıyordum. Ama hayır, kabul edemiyordum. Bir gün, ona beslediğim nefreti tutamaz oldum ve o zaman artık karar verdim. Ondan kurtulacaktım.


Önceki benimle yeniden, bizi buluşturan havuzlu bahçeye gidip havuzun kenarına oturduk. Yansılarımızı seyretmek için yaprakları araladık. Yüzlerimiz suda yan yana belirince bir hamleyle onu omzundan kavradığım gibi sudaki yansısının içine ittim. Ellerimle başını tutarak yüzeye çıkmasını engelledim. Acıyla haykırıyordu. Bütün vücudunun kasıldığını gördüm. Bir müddet karşılık verdikten sonra nihayet hareketsiz kaldı. İğrenç geçmişimi havuzun kirli sularına terk etmiştim. Bahçeden ve şehirden, kimseye bir gariplik sezdirmeden kaçar gibi uzaklaştım. O günden sonra anısını kestiremediğim şeylerin acısını duydum hep.